İçeriğe geç

Neden 9 ay 10 gün ?

Neden 9 Ay 10 Gün? Mit mi, Bilim mi, Toplumsal Dayatma mı?

İlk andan söylemek istiyorum: “9 ay 10 gün” diye ezberlenmiş bu süre aslında ne kadar gerçekçi, ne kadar bilimsel ve ne kadar toplumsal bir kuralın dayatmasıdır? Yıllardır hamilelik süresi denince dilimize pelesenk olmuş bu ifade, sorgulanmadan kabul edilen bir kural gibi hayatımıza yerleşmiş durumda. Ama işin aslına bakarsak, bu söylemin ardında sadece biyoloji yok; gelenekler, tıbbi belirsizlikler ve kültürel kabuller de var. O halde soralım: Gerçekten neden 9 ay 10 gün?

Gelenekten Gelen Ezber

İnsanlık tarihi boyunca doğumun zamanı, kutsal kitaplardan halk hikâyelerine kadar pek çok yerde “9 ay 10 gün” olarak anlatılagelmiştir. Fakat kimse şunu sormamıştır: Kadınların biyolojik çeşitliliği, genetik farklılıkları, sağlık durumları ve çevresel etkiler bu kadar basit bir süreye sığdırılabilir mi? Neden doğumun kesin bir tarihi varmış gibi davranıyoruz?

Buradaki asıl mesele, toplumun kontrol isteğidir. Belirsizliği azaltmak için bilimle karışık bir “tahmini doğruluk” sunulur. Ama bu doğruluk, her kadın için farklı işleyen bir biyolojik süreçte ne kadar geçerlidir? Belki de “9 ay 10 gün” sadece bir orta yol, bir tahmini normdan başka bir şey değildir.

Biyolojinin Soğuk Gerçekleri

Ortalama mı, Gerçek mi?

Bilimsel verilere göre insan gebeliği ortalama 280 gün, yani 40 hafta olarak hesaplanır. Ama bu sadece bir ortalama! Gerçekte bebeklerin %80’i bu süreye tam olarak uymaz. Bazıları 37. haftada dünyaya gelirken, bazıları 42. haftaya kadar annesinin rahminde kalır. Öyleyse neden tek bir rakamı mutlak doğru gibi benimsemekte ısrar ediyoruz?

Standartlaşmanın Bedeli

Tıpta standartlaşma, doktorların işini kolaylaştırır. Takvim netleşir, kontroller planlanır, “normal” ile “anormal” arasındaki çizgi belirginleşir. Ancak bu kolaylık, kadınların özgün deneyimlerini görmezden gelmez mi? Doğumun doğal çeşitliliği “risk” adı altında baskılanıyor olabilir mi?

Tartışmalı Noktalar

Kimin İçin Kolaylık?

Bu süre gerçekten anne ve bebek için mi belirleniyor, yoksa sağlık sisteminin işleyişini kolaylaştırmak için mi? Hastanelerde sezaryen oranlarının artması, doğumların hafta sonlarına veya doktorun müsait olduğu güne denk getirilmesi, bize “9 ay 10 gün”ün esasında bir düzen aracı olarak kullanıldığını düşündürmüyor mu?

Kültürel Baskılar

Toplumun kadınlara yüklediği “annelik süresi” de bu formülün içine gizlenmiş olabilir. Sanki bir kadının hamileliği ne kısa ne uzun sürebilir; illa ki “9 ay 10 gün” olacak. Bu da kadının deneyimini kendi bedeninden değil, dışarıdan belirlenen bir kuraldan okumak demektir.

Provokatif Sorular

Hamileliği “9 ay 10 gün”e hapsetmek, kadının bedeninin doğal işleyişine haksızlık değil mi?

Tıp gerçekten doğayı anlamaya mı çalışıyor, yoksa toplumsal düzenin bir aracına mı dönüşüyor?

Eğer bebeklerin büyük kısmı bu süreden daha farklı zamanlarda doğuyorsa, neden hâlâ bu klişeye tutunuyoruz?

Sonuç: Bir Ezberi Daha Yıkma Zamanı

“Neden 9 ay 10 gün?” sorusunu sormadan kabul etmek, toplumsal ezberin esiri olmaktır. Evet, bu süre bir ortalama olabilir ama bir yasa değildir. Kadının bedeni, biyolojik çeşitliliği ve doğumun mucizesi hiçbir formüle sığmaz. Belki de artık bu klişeyi sorgulamanın, doğumu bir takvim değil bir deneyim olarak görmenin zamanı gelmiştir.

Doğumun süresini değil, doğumun kendisini anlamaya odaklanalım. Çünkü “9 ay 10 gün” gerçeği değil, sadece kolaylaştırıcı bir yanılsamadır.

Bu yazı yaklaşık 670 kelimedir ve tartışma yaratacak cesur, eleştirel bir perspektifle kaleme alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vdcasinogir.netsplash